Mesajlaşmak Nasıl Video Oyunu Oldu?
Dokunmatik ekrana hem dokunsal hem de duygusal zenginliği harmanlayan ‘yeni nesil’ video oyunlarına yakından bakmak ister misiniz?
Dünya üzerinde her gün yaklaşık 80 milyar kısa mesaj gönderiliyor. Mesajlaşmak hayatın büyük bir parçası. Haliyle Hollywood’un hikaye anlatıcıları da mesajlar üzerine düşünüyor. Başlarda hemfikir olunan yöntem telefon ekranına yakın çekimdi ancak bir süredir filmlerde mesaj, çizgi romanlardaki konuşma balonlarıyla özdeşleşti.
Bu özdeşleşme mesajlaşmanın tasvirini pekala ortaya koydu ancak mesajlaşmanın hissi? Bu hissi yakalamak için dokunmatik ekrana hem dokunsal hem de duygusal zenginliği harmanlayan video oyunlarına bakmak zorundasınız.
Catherine: Bir ilk
2011 yılında piyasaya sürülen görsel roman Catherine, bize mesajlaşırken nasıl davrandığımızı gösteren ilk oyundu. Oyunun yazarları telefon ekranından bir aşk macerasının girift duygularını yakalamayı amaçladı. Hikayenin baş kahramanı Vincent’ın metresinden gelen seksi bir fotoğrafı görebilmek için tuvalete gidişini ve ilişkide olduğu iki kadına mesaj yazarken yaşadığı iç çatışmanın yansımalarını defalarca silinip yeniden yazılan mesajlarla görselleştirdiler.
Yıllar sonra Kyle Seeley, senaryosunu sadece mesajlar üzerinden yarattığı oyun Emily Is Away’i tasarladı. Oyunun konusu birbirinden uzak şehirlerde yaşayan iki genç aşığın ilişkilerini anlık mesajlaşma ile sürdürmeleri üzerine kurulu.
Oyunun yaratıcısı Seeley, mesajlaşma üzerinden birebir ilişki kurmamızı sağlayan bilgisayar ve telefon programlarının çok güçlü olduğunu düşünüyor. Seeley “Bence bu tip oyunlar bir neslin döneme dair duyduğu hissi yakalamasına ve birbiriyle empati kurmasına yardımcı olur” diyor.
Hem Catherine hem de Emily Is Away gerçekçi mesaj yazma davranışları sayesinde oyun karakterlerinin ne denli derinleşebileceğini bize göstermeyi başardı. Zira oyunu oynayan kişiye karakterlerin endişelerini ve tereddütlerini rahatlıkla hissettirebilmesi bu başarı ardındaki en büyük sebep.
Emily Is Away
Lifeline
Yine bir mesajlaşma macerası olan Lifeline bilinmezliklerle dolu bir gezegende mahsur kalmış bir astronot ile oyunu oynayan kişi arasındaki mesajlaşmalar üzerine kurulu. Oyunun en dikkat çekici kısmı ise zamanı ele alışı. Diyelim ki astronota içinde bulunduğu bir problemden kurtulması için bir saat uzaklıktaki bir başka noktaya gitmesi gerektiğini söylediniz. Astronot size gerçekten bir saat sonra cevap veriyor. Oyun sizi bu beklemeler arasında astronotun hayatı hakkında endişe içerisinde bırakıyor. Lifeline’ın güzel yanı ise gerçek zamanı oluşu ile günlük yaşamınızı sekteye uğratmıyor, aksine hayatınızın bir parçası oluyor. Artık bir noktada, iletişimde olduğunuz astronotun telefonunuza kayıtlı bir kişi olduğu hissine kapılıyorsunuz.
TELEFONUNUZ HİKAYENİZİ BARINDIRIR
Bir gerilimdir gidiyor…
Bu gibi oyunların anlatım metodu orijinal gibi görünse de aslında çok daha bilindik ve büyük bir roman geleneğine dayanır: Epistolari. Okuyucuya, anlatmak yerine mektup, günlük ve gazete kupürleri gibi malzemeler kullanarak göstermeye dayanan Epistolari günümüzde mesajlaşma ile sadece biçim değiştirmiş oldu. Öte yandan parçaları birleştirerek hikayeyi tamamlamaya yarayan bu anlatım tekniğini bir akıllı telefon ara yüzüne uyguladığınızda ise elinize geçen şey “Akıllı Telefon Gerilimi” oluyor.
Sara Is Missing, Replica ve A Normal Lost Phone
Sara Is Missing, Replica ve A Normal Lost Phone bu türün en yeni örnekleri. Hepsi sahibi hakkında daha fazla bilgi edinmek için telefonunu karışmak üzerine kurulu. Metin mesajları, e-postaları, fotoğrafları, video kliplerdeki ipuçlarından yola çıkarak kişilerin PIN kodlarını ya da oyunda gereksinimini duyduğunuz şifreleri elde ediyorsunuz.
Elinizde başka birinin telefonu…
Sara Is Missing kaybolan bir kızın bozuk telefonu üzerinden yola çıkarak hakkındaki korku dolu hikayeyi keşfetmenizi sağlıyor. Türkiye’de de gösterilen ve büyük bir hayran kitlesine sahip olan Blair Cadısı filmindeki gibi amatörce hazırlanmış fotoğraf ve videolar içeren Sara Is Missing, insanları oyunun bir kurgu olmadığına inandırma çabasına bile girişti.
A Normal Lost Phone ise Sara Is Missing’e göre daha şahsi bir hikayeye sahip. Oyun, çevresi onaylamadığı için gerçek kimliğini çevrimiçi olarak yaşayan bir gencin telefonu üzerinden dönüyor. Bu türden bir hikaye sadece metinlerle değil bir akıllı telefonda bulunan tüm özelliklerin birbiri içerisinde kaybolmasıyla genişliyor derinleşiyor. Oyunun programcısı Diane Landais da bunu doğrularcasına “Bu oyunun hikayesi bir anlatıcı tarafından söylense aynı etkiyi yaratamazdı” diyor.
Kişisel bir gizemi açığa çıkarmak üzerine kurulu Sara Is Missing ve A Normal Lost Phone’dan farklı olarak Replica, adeta “bu tür daha iyisini yapılabilir” dercesine küresel politika sorunlarına eğiliyor. Oyunun yaratıcısı Somi, Güney Koreli. Oyunu yaratırken ülkesinde uygulamaya koyulan terörle mücadele tasarısının etkisiyle tasarlamış. Bu tasarıyla birlikte Kore Ulusal İstihbarat Servisi halkın kişisel bilgilerini toplama ve onları dinleme hakkına sahip oldu. Oyunda bu duruma paralel olarak hapistesiniz ve adınızı temize çıkarmak için yakın geçmişte adı terör saldırısına karışmış birinin telefonuna giriyor ve deliller topluyorsunuz.
SINIR TANIMAYAN HİKAYELER
Africa’s Legends: Reawakening
Akıllı telefonlar artık her yerde. Bu durum yerel bir öykünün sınırları kolayca aşmasına yardımcı oluyor. Kenyalı oyun stüdyosu Leti Arts, Africa’s Legends: Reawakening ile Afrika’da sömürgeciliğin kalıcı etkileri olan yardım bağımlılığı, sistematik yolsuzluk, etnik gerilim ve kültürel miras anlayışı eksikliği gibi konulara dikkat çekmeyi amaçlıyor.
Araştırmacılar mesajlaşmanın yüz yüze iletişimin kalitesini düşürdüğünü, kelime haznesini daralttığını ya da dikkat toplamayı güçleştirdiğini söylese de bu tip oyunlar sayesinde insanların birbirlerinin hayatlarına çok daha yakından bakmalarını ve deneyimlerini paylaşarak hayatı daha derin bir şekilde anlamalarını sağlıyor.
Kaynak: http://www.theverge.com/2017/3/28/15027520/video-games-smartphone-mobile-text-messages
Yazar: Selçuk Ceylan
TT – TeknolojiTuru
Share this content:
Yorum gönder